Kayıtlar

Toplumsal Normsuzlukların Medyada Yanlış Sunumu ve Kanaat Önderlerinin Sorumluluğu

 Kanaat önderi yetisine sahip olmayan insanlar endüstri toplumunda bu statüye gelişleri ve teşhir edilmemesi gereken olayları coşkulu kalabalıkların önüne atma yanlışlığını, doğru gibi sergiliyorlar. Halklar, cımbızla çekilmiş ve önü arkası belli olmayan olayları bu duygusal coşkunlukla karşılayıp, sonrasında hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar. Toplum önünde sergilenen taciz, tecavüz ve öldürme gibi normsuzlukları adalet arayışı adı altında detaylandırarak, zihin ve duygu algılarını bunları görmeye karşı normalleştiriyorlar. Eleştirerek ve bağırarak kitlelerin önüne attıkları bu normsuz gerçeklikleri yapılabilir hale getiriyorlar. Patolojik sıkıntısı olan bazı insanlara, yapılan bu ahlaksızlık ve insani olmayan suçları işlemelerine imkan sağlıyor; belki yol gösteriyorlar. Birilerini suçlamak, anarşik ortam oluşturmak ve payına düşen sorumluluğu almamak gibi pek çok sorunu da ortaya çıkarıyor. Topluma ümitsizlik aşılayıp, en ufak toplumsal kalkınmaya katılmayarak, s...

İslam ve Sosyalizm: İki Farklı Dünya Görüşleri

Sosyalizmi nasıl tanımlarsınız bilmiyorum, fakat İslam işçi ayaklanması değildir. Kölelik ve işçiliği aynı kefeye koyarak anlamlandırmak ise içi boş ve anlamsız bir çabadır. Sosyalist düşünce, dünya cenneti vaadi ile kandıran bir yapılandırma iken, eşitliği öne çıkararak insanların her anlamda aynı konuma gelmesini ele alır ki bu da yine aynı derecede haksızlıktır. İslamiyet, "kişinin çalıştığı kadarına sahiptir" diyerek herkesin payının kendine ait olduğunu söyler. Zekatı farz kılarak da zengine verilen mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunu, zenginlerin o mülk içinde düşkünler ve zayıflar için bir hak koymaları gerektiğini belirtir. Bu, ne devletsizlikle ne de eşitlikçi bir düşünceyle ilgilidir. Kapitalizme karşı olduğunu savunan ama onun tamamlanmasında ve beslenmesinde derin rolleri olan sosyalist düşünce, asla İslam direnişini ve inkılabını savunduğu bir yerde değildir. İslam direnişi, bireyleri eğitir; köle olmadıklarını, sahiplerinin insanlar olmadığını hatırlatır. Ayn...

Gençlerden Ümit Kesmek Hakkında

Sanılıyor ki, bir amaç uğruna çıktıığımız bu yolu çabucak ve hemen bırakırız. Ayrıca yine sanılır ki (bunlar kötü zandan ibarettir) zor zamanları çok olan bu yolda yorulmak, durmayı gerektirir. En karanlık günde, bırakmayı değil, ya layık olmazsam bu hadimliğe diye düşünenlerden habersiz oldukları bellidir. Dini ve dindarlığı bırakmaya hevesliymişiz de böyle zorluklar bu durumu daha kolay hale getirmiş yanılgısı içindedirler. Bizler yüreğimizin heyecanı ile attığımız naralarımızı en derinlerde yaşıyor. Dini ve dindarlığı seviyoruz. İnsan, sevdiğinden kolay vazgeçmez. Akla uydurulmuş nefis kolay kanıp kaçmak isteyebilir ama iman sevgisi ile yetişmiş ruhlar ve kalpler, ne olursa olsun Allah'ın hududundan çıkamayacağını bilen emniyet içinde  genç kafalar vazgeçmeyecekler inşallah.   Bizler yine biliyor ve ümit ediyoruz ki herkes içinde iman tohumlarını yeşertecek. Allahtan niyazımız ise içimizden nice Musab Bin Umeyrler, Ebu Bekir Sıddıklar çıkartsın bizleri doğrulukla ve Mu...

"Zihinsel Dağınıklık ve Karışıklık Arasındaki Farklar"

 Zihinsel dünyanın bir aradalığı ve o bir aradalık içindeki dağınıklığı bütünü ifade edenlerin, anlaşılması zor, izbe bir yaşam standardına sahip olması muhtemeldir. Yaşanılan, kendi dünyasında ve söylemlerinde bütüncül bağlantısı biriciklik ile ilişkilidir. Çevresinde bunu anlamaya muktedir birkaç insana sahip olsa bile bütünüyle anlaşılmaz. Olaylar ve onlardan çıkan sonuçların bir aradalığını yaşayan bir kimse, başkaları için alakasız olan şeyleri birleştirici his taşır. Sesli düşündüğünde ya da muhatabının duyduğunda ilişkilendiremediği bu başlıklar, sahibinin zihin dünyasının karışıklığından meydana gelmez. Dağınıklığından meydana gelir. Dağınıklık, birbirine bağımlı olan şeyleri, küçük bağlantı noktaları edinerek toparlanabilir. Karışıklık ise iç içe geçmişlik olup kişiyi anlaşılmazlık batağına sürükleyebilir. Kafası karışık olan ve dağınık olan kişi aynı değildir. Karışıklık, düzenin tutturulamaması ve yapıda bozukluk iken; dağınıklık, yerli yerinde olmamak demektir. Yapısalı...

Yitirdiklerim

 Yitirmişim bazı duyguları  Eskisi gibi bakmıyorum insana  Kelimelerime ne oldu da bu hale geldiler  Ne ara öğrenmedim susmayı  Yakan, yıkan olmayı ne ara edindim  Telaş içinde, alelacele aldığım kararlar  Hemencecik ayrıldığım insanlarla doluyum Ne kendim kaldım, ne insanım  Kalakaldım , sesli... Yüksek sesli  Sesi kısılmayan gürültü bıraktım ardımda  Sürekli söyleyeceği bitmeyen  Bitse de gitsek diyen ama Bitmeyen, bitirmeyen. Yine ve yenice diyorum  Bitir, gidelim.  Bitsin, gideceğiz.

Emniyet Hissi

 Güven duygusu birçok insanın sıkıntı çektiği ve artık kimseye karşı hissetmediği belki yitirdiği bir duygu olarak modern (ki aslında post-modern) dünyanın sorunlarından biri. İnsanlar, bazen yanlış anlaşılmadan, bazen de tırnak içinde patavatsızlıktan dolayı gelen insan yaralanmalarında yaşar ve bundan derin güvensizlik hissi duyar. Bu duyuyu içselleştirir ve genelleştirir, artık kimseye güvenmediğini, insanların kendini zor durumda bıraktığını söyleyip durur. Aslında önemli olan bir noktayı kaçırmamak gerekir, güvensizlik duygusu sadece karşı taraf onu suistimal ettiği için değil, kendi hakkında mahremiyet olması gereken ya da söylenildiğinde yanlış anlaşılacak bilgi aktarımını, yani o istimali (kullanmayı) ortaya çıkaran temel hareketin kendinden geldiğini unutmamalıdır. Güçlü bağlar kurmak, kendine bile teşhir etmemen gereken konuları rahatça anlatmak değildir. İnsanın birden fazla dostu, dertleştiği kişiler olabilir ve tabiidir. Bağ kurmak başkadır, zararı engellemek ya da emn...

Dindarların Kaybolması Hakkında

  Aynı fikirde olmadığını insanlarla bir arada olmak bir süre sonra senin fikirlerinin onlara entegre olmasına sebebiyet verir. Kendini yetiştirmek için farklı fikirlerle iletişimde olabilirsin fakat onlarla yatıp kalkmak bazı normal olmayanları normalleştirmeye dönüşüyor. Çoğu zaman bu dönüşümü ilerleme olarak gören dindarlar, daha az dindar olmaya ve artık kendi düşüncelerinin yaşantısal gerçekliğini kaybetmeye başlıyorlar ve yeni az dindarlıklarının daha doğru olduğuna inanıyor. Sosyal yaşantının dünyadarlığı hapsine istemeden de olsa giriyor ve istememe daha sonra "kendi kararım" olarak değişime uğruyor.  Doğrunun ne olduğuna kesin karar vermek, doğrunun en büyük düşmanıdır. İnsan, herkes yapıyorsa ben de yapmalıyım ya da ( sorunlu olan ) onlar daha fazlasını yapıyor ben hala dindarlığıma sahip çıkıyorum" a doğru gidiyor. Yolunu kaybetmiş dindar, önce muhafazakar oluyor, sonra radikal oluyor ve en sonunda kendini öyle bir yerde buluyor ki dindarlığı kitleler içinde e...